4 Temmuz 2011 Pazartesi

TÜRK EVLERİ PROJESİ

 ÜLKÜ EVLERİ


Türk gençliği Türk halkına önder olmalıdır. Eğitim açısından, kültür açısından, beden ve ruh terbiyesi açısından ve en önemlisi siyaset açısından. Üstelik siyasi bakımdan gençlik günümüzün de önemli bir meselesidir. İşte geçliğimizi yetiştirmek geleceğe hazırlamak için TÜRK EVLERİ PROJESİNİ derhal hayata geçirmeliyiz. Çünkü: Yarının yurt yöneticilerini yetiştirmek vatana ve millete yapılan iyiliklerin en büyüğüdür.

TÜRK EVLERİ PROJESİ

Toplumun en temel unsuru ailedir. Aile mefhumu; dilin, kimliğin, kültürün, inancın, örf ve adetlerin geçmişten günümüze “taşıyıcısı” olarak, geleneği yaşatır ve temsil eder. Gençlik ise bu köklü ve sağlam geleneğin bir ürünü olarak, aile terbiyesi, ahlakı, eğitimi ve yaşam biçimiyle geleceğin teminatıdır. Bu anlamda gelenek ve gelecek bütünlüğünün, aile ve gençlik bütünlüğüyle doğrudan bağlantılı olduğu anlaşılmalıdır ki; bu durum vatan, millet ve devlet bütünlüğüyle de doğrudan bağlantılıdır.

Günümüz Türkiye'sinde karşılaştığımız sorunlar tam anlamıyla idrak edilip, kalıcı çözümler hayata geçirilmek isteniyorsa; öncelikle ailenin ve gençliğin sorunları gözden geçirilmelidir. Ailenin ve gençliğin maruz kaldığı bu sorunların, ülkemizin geleceği adına ne denli tehdit ve tehlike unsuru haline geldiğini, sorumluluk sahibi her Türk vatandaşı anlamalıdır

Bugün ülkemizde özellikle son yıllarda karşılaştığımız; okullarda yaşanan başıboşluk, gençler arasında hap, uyuşturucu, sigara gibi madde bağımlılığının artması, vahşice işlenen cinayetler, kapkaççılık, hırsızlık, tecavüzler, aile içi şiddet ve çocuklara yönelik istismarın hemen her gün gündeme gelmesi gelecek adına kaygı vericidir. Bu hazin tablo elbette ki Türkiye'ye yakışmamaktadır. Eğer yetkililer sorumluluklarını yerine getirmezse, eğitimdeki niteliksizlik devam ederse, adalet mekanizmasının ağır işleyişi bir son bulmazsa, cezalardaki “caydırıcılık” arttırılmazsa bu tablo daha uzun yıllar başımızı ağrıtacak ve yeni acılara sebep olacaktır. Elbette ki bu durum kaderimiz değildir. Ancak günübirlik politikaları bir tarafa bırakıp, acilen eğitim ve adalet alanlarında köklü ve kalıcı çözümler belirlenmeli, uygulamaya konulmalıdır.



Türk Gençliğinin Aradığı Adres TÜRK EVLERİ’dir.

Ülkemizin ve milletimizin içinde bulunduğu bu süreçte, Türk Gençliği'nin, Atamız Bilge Kağan'ın “üstte mavi gök çökmedikçe, altta yağız yer delinmedikçe, senin ilini ve töreni kim bozabilir? Ey Türk! Titre ve kendine dön!” şeklindeki çağları delen haykırışını ve Büyük Önder Atatürk'ün, “Ey Türk istikbalinin evladı! Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur!” şeklindeki çağrısını yeniden hatırlaması gerekmektedir. 

Türk Gençliği; milliyetine, dinine, diline, kültürüne, tarihine, ruh köküne sahip çıkmalıdır. Vatanını, milletini, devletini, bayrağını, mukaddesatını ve istikbalini tehdit eden karanlık odaklara karşı her daim uyanık olmalı, “gaflet, delalet ve hatta hıyanet içerisinde olanları” çok iyi tanımalı ve takip etmelidir. 

Gençlerin sorunları toplumun sorunlarından bağımsız değildir. Sosyal, ekonomik, kültürel ve siyası sorunlar gençlerin tutum, davranış ve beklentilerini etkilemektedir. 
Türkiye’de gençliğin çok farklı sorunları vardır. Bu sorunların önemi zaman süreci içinde farklılık gösterse de bazı sorunların kalıcı olduğu görülmektedir.
Türkiye’nin ve Türkiye gençliğinin değişmeyen sorunlarından biri eğitim sorunudur. Gençlerin öteki önemli sorunlarından biri de işsizlik sorunudur. Yatırımların yetersizliği ve nüfusun hızla artması nedeniyle gençlerin önemli bir kısmı iş bulamamaktadır. Diplomalı işsizlerin oranı her gün artmaktadır. Bu durum özellikle okuyan gençliği rahatsız (tedirgin) etmektedir. Eğitimde mesleki yönlendirmenin yetersizliği de işsizliğin başka bir nedenidir.
Gençliğimizin değişmeyen sorunlarından biri de kuşak çalışmasıdır. Toplumdaki hareketliliğe, gelir dağılımındaki dengesizliklere ve hızlı toplumsal değişmeye bağlı olarak, gençlerle yaşlı kuşaklar arasındaki kültürel farklar artmaktadır. Eğitim ve kitle iletişim araçları gençlerin değerler sisteminin daha hızlı değişmesine neden olmaktadır. Özellikle gençlerle yaşlı kuşaklar arasındaki kültürel çatışmanın nedenlerinden biri de değerler sistemindeki farklılaşmadır.
Öte yandan toplumdaki demokratikleşme sürecinin yavaşlığı da gençleri rahatsız etmektedir. Gençler otoriter toplum yapısı, otoriter aile yapısı ve otoriter eğitim sisteminden yakınmaktadır. Daha demokratik bir ortam ve daha çok özgürlük istemektedir.

Sonuç olarak, 1970′ler gençliği ile 1990′lar gençliğinin değerler sisteminin önemli ölçüde farklılaştığım söyleyebiliriz.
12 Eylül hareketiyle birlikte Türkiye’de en çok suçlanan toplum kesimlerinden biri gençlik olmuştur. Türkiye’nin 12 Eylül öncesi içine düştüğü top l um sal-ekonomi k bunalım ve çalkantıların ve siyasal terörün sorumluluğu çoğu kez aydınlarla birlikte gençlik kesimine yüklenmek istenmiştir. 12 Eylül harekâtından sonra da gençlik kesimi ciddi bir biçimde denetim altına alınmaya çalışılmıştır. Gerçekten de Türkiye gibi gelişme süreci içinde bulunan, ciddi ekonomik ve toplumsal sorunları olan bir toplumda, ülkenin geleceği olan gençliğin dikkatle yetiştirilmesi ve yönlendirilmesi gerekir. Gençliğin enerjik, dinamik ve esnek bir potansiyel güç olması nedeniyle, dikkatle yönlendirilmesi ve eğitilmesi gerekir. Hele Türkiye gibi hızlı toplumsal değişim süreci içinde bulunan toplumlarda, toplumun geleceği açısından bu sorun daha da güncellik kazanır. Sağlıklı toplumsal ilişkilerin geliştirilmesinde karşımıza çıkan sorunlardan biri de gençliğin yetiştirilmesi, gençliğin güç ve enerjisinin çağdaş değerler doğrultusunda kanal ize edilmesi sorunudur. Zaten Atatürk’ün, Cumhuriyet ve devrimlerin koruyuculuğunu Türk gençliğine bırakması da onun gençliğe verdiği önemi açıkça vurgulamaktadır. Çünkü her zaman ve her toplumda gençlik toplumun geleceğidir.
Günümüzün gençliğinin acil çözüm bekleyen pek çok sorunu vardır:
İşsizlikten en çok etkilenen toplum kesimi gençliktir. Genç işsizlerin toplam işsiz sayısı içindeki oranı yüksek ve bu oran gittikçe artmaktadır.
Yasalar gençlere “çalışma hakkı” tanımış ancak milyonlarca genç issizlikten kıvranmaktadır. Eğitim sürecindeki gençler öğrenimlerini tamamladıktan sonra “diplomalı işsizler” ordusuna katılma yani iş bulamama endişesiyle karşı karşıya kalmakta, stres ve psikolojik bunalımlara girmektedirler.
Hayat pahalılığından ve yüksek enflasyondan en çok etkilenen kesim gençlik kesimidir. Çünkü enflasyon, satın alma gücünün zayıflamasına, gelir ya da ücretlerin düşmesine neden olmaktadır. Gençler aşırı hayat pahalılığının yıkıcı etkilerini yaşamaktadırlar.
Emek sömürüsü, azgelişmiş ülkelerde kadınlar gibi gençleri de etkilemektedir. Çocuk emeğinin yeterince korunmaması, çocuk emeğine düşük ücret ödenmesi, yetersiz iş güvenliğini yarattığı iş kazaları, çalışan gençliğin çalışma yaşamındaki en önemli sorunlarındandır. 
Gençliğin en önemli ve öncelikli sorunlarından biri de eğitim sorunudur. Öğrenim çağındaki nüfusun okullaşma oranının düşük olması, milyonlarca gencin eğitim olanaklarından yoksun kalmasına neden olmaktadır. Örneğin, ABD’de yükseköğretimde okullaşma oranı %60, Avrupa’da %45 iken, bizde açık öğretimle birlikte bu oranın %16 civarında olması gençler ve toplum açısından durumun ne denli ürkütücü olduğunu ortaya koymaktadır.
Gençlik kesimi suç oranının yüksek olduğu bir kesimdir. Bozuk toplumsal koşullar gençliği suça iten bir ortam oluşturmaktadır.
Genç yaştaki insanlara ülke yönetimine katılmakta, seçme ve seçilme hakkı tanımakta, siyasal partilere üye olmakta sakınca gören sistem ve zihniyet, cezaya gelince bu yaştakiler! sorumlu tutmakta ve ceza verebilmektedir.
Günümüzdeki hızlı değişimlerin en çok etkilediği toplum kesimlerinden biri de gençlik kesimidir. Hızlı kültürel değişimler yeni değerlerin ve davranış biçimlerinin ortaya çıkmasına, bu ise kuşak çatışmasına neden olmaktadır. Bu kültürel değişim sürecinde, sürekli arayış içinde olan gençlerin en Önemli sorunlarından biri kimlik sorunudur. Baskıcı aile yapısı ve otoriter toplumsal yapı ile yeni değerlere yönelen gençler arasında ortaya çıkan çatışmalar, gençlerin kendilerini özgürce ifadelerini kısıtlamakta ve yabancılaşmalarına neden olmaktadır. Öte yandan toplumsal çelişkilerden, siyasal ve kültürel yozlaşmadan en çok etkilenen toplum kesimi de gençliktir. Gençliğimize sahip çıkmamız, onların sorunlarını ciddi biçimde incelememiz, araştırmamız ve gerekli önlemleri almamız gerekir. Bu ise konuya yeni bir yaklaşım gerektirir.
Gençliğe sevgi, saygı ve hoşgörü ile yaklaşalım.
Gençliğin sesine kulak verelim.
Gençliğe güvenelim ki, o da kendisine güvensin.
Gençliği özgür bırakalım, baskı yapmayalım. Düşündüklerini özgürce ifade etmelerine fırsat verelim.
Gençliğin politika ile ilgilenmesinden korkmayalım
Gençlere, kendilerini kanıtlama fırsatı verelim.
Gençlere, yetki ve sorumluluk vermekten korkmayalım.
Toplumun en bilgili, en cesaretli, en girişken ve enerjik kesimi olan gençliğin toplumsal üretim sürecine daha üretken biçimde katılmasını sağlayalım.
Gençliği eğitim sürecinde “yarış atı” olmaktan çıkaralım ki, mutlu olsun, geleceğine güvenle bakabilsin.
Gençliği çağdaş insan felsefesine uygun bir biçimde eğitelim ki, kişilik sahibi olsun, kendi kimliğini kazansın Özgür, sorumlu ve yaratıcı olsun.
Gençlerin politika ile ilgilenmelerini engellemeyelim. Tam tersine, politikanın en üst düzeyde toplumsal yasama katılma süreci olduğunu onlara Öğretelim ki. politikadan korkmasınlar, demolitize olmasınlar ve sorumlu birer yurttaş olarak yetişsinler, kendilerine ve topluma sahip çıksınlar.
Kısaca, çağdaş, uygar, demokrat, kişilikli, eleştiren, tartışan, üretken, insan sevgisiyle yoğrulmuş, bilinçli yurttaş kimliğine sahip bir gençlik için, eğitim sistemimizde ve siyasal yapımızda devrimsel bir dönüşümü hızla gerçekleştirmek zorundayız. Ancak o zaman statükocu yapımızdan kurtularak demokratik bir düzene kavuşur ve uygar toplumlar içindeki yerimizi alabiliriz.


TÜRK GENÇLİĞİNİN SORUNLARI NELERDİR

1-) EĞİTİM 

* Milli eğitimin bilimsellikten ve yaratıcılıktan uzak ezberci eğitim programları

*Dilimizi sevdirme ve dil bilinci kazandırma konusunda çağdaş ve bilimsel bir strateji geliştirilemeyişi.

*Eğitim kurumlarında okutulan derslerin, dünyadaki gelişmeler ışığında uyarlanmayışı.

*Türk Gençliği’nin, kendisinin ve milletinin varlığına kastedecek ideolojiler, kurumlar ve organizasyonlar konusunda bilgi verilmeyişi.

*Yabancı dille eğitim yapılıp hem dilimizin hem de eğitim sistemimizin çökertilerek, sömürge tipi eğitim anlayışının oluşması.

*Milli Eğitim'in, yarının liderlerini ve dahilerini yetiştirmede ve kollamada yetersiz kalması.

*Milli Eğitim’in, uluslararası alanda yaşanan olaylar hakkında gençlere bilgi aktarma eksikiği yaşaması

2-) EKONOMİ

*Türkiye'nin içinde bulunduğu ekonomik sıkıntının getirdiği olumsuzluklar.

*Geçmişte yaşadığımız ve aslında halen içinde bulunduğumuz ekonomik kriz
konusunda gençlere bilgi verilmeyişi ve krizden çıkış yolları konusunda eğitim verilmeyişi.

* Kriz ve çıkış yolları konusunda bilgili olanların önünün tıkanması, önemli mevkilere gelmesinin önlenmesi ve yerlerine ise dışarıdan ( sözde ) uzman ithal edilmesi.

*Gençlerin bilimsel çalışmalarının maddi ve manevi olarak desteklenmemesi.

3-) SPOR

* Gençliğe gerektiği kadar sportif alan açılmaması 

* Eldeki sportif alanların iyi kullanılmaması

* Sporun bütün dallarının tanıtılmaması ve gençliğin sadece birkaç spor dalına muhtaç bırakılması. 

* Yetenekli gençlerin gelecek için değerlendirilmemesi.

* Sporun gerekliliği ve önemi Hakkında bilgi aktarımının yapılmaması.

4-) KÜLTÜREL

*Onbin yıldan fazla bir geçmişi bulunan TÜRK kültürü ve uygarlığı üzerine gençliğe gereken bilginin verilmeyişi.

*Türk ve dünya uygarlığı hakkında elde edilen bulgular gençliğe aktarılamaması

*Türk kültürünün kökeninin yeteri kadar incelenmemesi ve eğitim sistemimizde yer almaması.

*Türk kültürünün kendisinden daha zayıf ( batı ) kültürler karşısında savunmasız bırakılması ve bu durum karşısında gençlerin nasıl tepki vereceklerinin öğretilmemesi

5-) BASIN-MEDYA

* Gençliğin kişisel gelişmesine yönelik programlar yapılmaması.

* Toplumun genel ahlakına aykırı yayınlar yapılıp gençliğin ahlakının çökertilmesi.

*Türk Dili ve Kültürünün baltalanmasını sağlayan Batı kültürü kırması "Tele vole" zihniyetli programların yapılması ve yanlış düşüncelerin gençlere aşılanması.

* Türk aydınlarının ve kalemlerinin gençliğe gerekli mesajlar vermemesi ya da verdirilmemesi

* Medya patronlarının kirli ilişkiler, sanki başka bir ülkenin medyasıymış gibi anti-yurtsever yayınlar yapması.

* Medyadaki tekelleşme ve yönlendirme sonucu Türk Gençliği'nin bilinçlerinin işgale uğraması.

6-) DUYARSIZLIK 

Türk Gençliği'nin çeşitli organlar aracılığıyla yönlendirmeye maruz kalması ve bu yönlendirme sonucu :

* Kendi milli benliğine ve kültürüne yabancı bir gençliğin yetişmesi

* Uluslararası meselelerden ve bunun Türkiye ' ye yansımalarından habersiz bir gençliğin yetişmesi

* Ulusal sorunlara karşı duyarsız ve "nemelazımcı" bir zihniyetle " ülkeyi ben mi kurtaracağım" düşüncesi Gençliğin arasında yayılması

* Milli davalarda yeterli bilginin elde edilmemesi ve basın-medya yönlendirmesiyle karşı tezlerin savunulur duruma gelmesi.

* Küreselleşme , yeni dünya düzeni , büyük Ortadoğu projesi vb... oluşumların ve projelerin gerektiği gibi anlaşılamaması , bunlar karşısında milli bir duruş ve tavır geliştirilememesi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder